30 Nisan 2016 Cumartesi

2016 Avrupa Futbol Şampiyonası Çıkartma Albümü


Ve yine kutsal günlere girmiş bulunuyoruz. Her büyük turnuva olduğu gibi bu turnuva öncesinde de Panini çıkartma albümü ile turnuva heyecanını erkenden yaşamaya başladık.

Geçtiğimiz gün albüm + 3 paket çıkartma ve ek olarak 8 paket daha çıkartma alarak startı verdim. Albüm + 3 paket 9.9 TL'ye satılıyor. Bu sene çıkartmalar 2 TL'ye satılıyor.  Her paketin içinde 5 adet çıkartma var. Albümde 680 tane çıkartma var. % 100 isabet ile oynarsak -ki mümkün değil- harcamamız gereken para 275.9 TL. Ama yılların tecrübesine göre şunu rahatlıkla söyleyebilirim kutu almadan albümü bitirme şansımız yok. Mutlaka herkesin en azından 1 kutu alması şart gözüküyor. Ya da hiç parayla almayacaksınız sağdan soldan toplayarak albümü tamamlayacaksınız.

Sanırım bugüne kadar hiçbir albümü % 100 olarak bitiremedim, hep bir şeyler eksik kalıyor. Ama bu sefer kararlıyım. Bu albüm bitecek.

Takas yolları açıktır. Twitter, facebook, blog üzerinden irtibata geçebiliriz.

Herkese kolay gelsin.

28 Nisan 2016 Perşembe

Trabzonspor Medical Park 77 Fenerbahçe 95


Normalde bu maçı yazmazdım ama bazı maçlar yaşanıyor, detaylar hoşuma gidiyor. Zaten mücadelenin başında olan bir detay benim maçı izlememi sağlıyor. Ve not düşmek istiyorum.

Fenerbahçe favori çıktığı maçı rahat bir şekilde kazandı.

21-13 başladıktan sonra gelen Obradovic molası sonrası Obradovic'in oyunculara ''Hepinize yazıklar olsun, utanmalısınız.'' şeklinde serzenişleri sonrasında Fenerbahçe'den 30'a 11'lik bir seri geldi. Yine 2.yarıda Trabzonspor maça ortak olduktan sonra Obradovic molası geldi. Yine sert uyarılar. Ve bu molanın ardından da 12-0'lık seri yakaladık. Obradovic.

Sanırım tarihte yapması gereken an, yapması gerekenleri yapabilen çok takım ya da isim görmedim. Formula 1 izleyenler Schumacher'in gerilere düştüğü an neler yapabildiğini ya da tenis izleyenler Federer'in yapması gereken an neler yaptığını ya da basketbol izlerken Kobe'nin yapması gereken an neler yaptığını biliyordur. Barcelona, Bayern Münih, Real Madrid gibi takımların da isteklerini nasıl sahaya anında yansıttıklarını biliyoruz.  Bu takımın da ''Obradovic'' etkisiyle bu özelliği oluştu. Basket mi lazım? Atıyoruz. Savunma mı yapmak zorundayız? Yapıyoruz. Sert mi olmalıyız? Sert oluyoruz. Ne zaman ne isterse yapabilen bir Fenerbahçe. Bilgisayar oyunu gibi. Ben futbol menejerlik oyunlarında bunu yapıyordum. Şimdi gerçek hayatta bunu bu kadar yakından takip etmek tuhaf geliyor.

Takımda herkes çok rahattı. Melih 4/5 üçlük ile 18 sayı, Muhammed 4/5 üçlük 18 sayı, Sloukas 7 sayı, 7 asist. Bogdanovic, Datome gibi oyuncular kasmadan rolantide oynadılar zaten.

Takım halinde % 55.5 ile ikilik, % 57.6 ile üçlük atan bir Fenerbahçe vardı. Üçlük yüzdemizin ikilik yüzdesinden daha iyi olduğu bir maç. Sezon boyunca 18 asist ortalamasına sahip Fenerbahçe 24 asist yaptı.

Trabzonspor'da 7/8 üçlük, 6/10 ikilik ile 33 sayı atan bir Hardy. Takım oynamasa da Hardy acayip bir maç çıkardı. 

Bir ara 55 saniyede 4 üçlük ile 12 sayı geldi. Acayip bir üçlük yüzdesi vardı maçta.

Udoh yine blok yaptı. Ligde çıktığı son 9 maçta blok yapmayı başardı. Bu sezon oynadığı 23 maçın 16'sında blok istatistiği yakaladı. Savunma. Ayrıca forma giydiği 23 maçta da en az 5 sayı ile olmak üzere skor yaptı.

İsmail Şenol ile Kaan Kural basketbol camiasının en özel ikililerinden. Hatta 1 numara olabilir. Yine müthiş keyifli maç anlatıp, yorumladılar.

Maç sonrası Obradovic ve Melih'in Galatasaray'ı tebrik etmesi güzel detaydı.

Maçın seyircisiz olması haftasonu yaşanan futbol maçından sonra önemliydi. Bir sıkıntı doğabilirdi seyircili olsa.

Ligde Royal Halı Gaziantep deplasmanına giderken, evimizde Akın Çorap Yeşil Giresun ve Muratbey Uşak ile oynayacağız. 3'de 3 yapıp Anadolu Efes'in kaybetmesini bekleyeceğiz. Böyle bir durumda sezonu lider tamamlıyoruz.

Melih'in maç sonunda söylediği gibi asıl beklediğimiz yer Final Four. Sakatlıksız şekilde Berlin'de olmalıyız.

Türkiye Turu


52.Cumhurbaşkanlığı Türkiye Bisiklet Turu devam ediyor. Yayınlar TRT 1, Ntv Spor ve Eurosport'da. Özellikle Ntv Spor'da Berkam Ceylan-Sarper Günsal ikilisi ciddi keyif. Fotoğraf ''Kapadokya-Kapadokya'' etabında çekilmiş.

Trabzonspor 0 Fenerbahçe 4


Yerde yatan hakem, üzerinde taraftar olduğunu zanneden bir kişi, topa konsantre olmaya çalışan bir Onur, gol atmaya çalışan Fernandao, sahaya girmek üzere olan güvenlik görevlisi... Ve ardından koşarak içeri koşan hakem ve futbolcular. 


Bir Trabzon maçı daha yıllardır olduğu gibi yine aynı görüntülerle sona erdi. Gayet saçma şekilde ''Adaletin bittiği yerde anarşi başlar'' sözünü uygulayan Trabzonspor tarafarının takıma nasıl zarar verdiğini Trabzonsporlular hariç herkes görüyor. Yıllardır yaptıkları bu hareketten dolayı rahat şekilde kazanan yine Fenerbahçe oluyor. 

Nani'nin iyi futbolu, Kjaer'in bir kez daha hayran kaldığımız futbolu, ilk golde Nani'nin pası, Hasan'ın acele etmeden içeri asisti, Alper'in soğukkanlı şekilde bitirişi, Volkan Şen'in yükselen futbolu, Nani'nin şık golü, Van Persie'nin frikik golü.... vb. konuşulması gereken ancak konuşulamayan anlardan bazılarıydı. 

Bu maçla ilgili daha çok şey yazmak isterdik ancak böylesi bir durumda hepsi boşa. 90 dk edilen küfürler, atılan yabancı maddeler, dövülen hakem, sahaya giren taraftarlar, yıkılan kale arkası, kırılan koltuklar ve stattan yine zırhlı araçla ayrılan bir Fenerbahçe...

26 Nisan 2016 Salı

Emirates

 Dünyanın en iyi stadı değil belki ama özellikle zemin ve tribünlerin kıpkırmızı olması benim acayip beğenimi kazanmıştır. Umarım bir gün maç izlemek kısmet olur. Zemini de nasıl yapıyorsunuz be kardeşim? Halıdan daha iyi.


Karşılama


Yanardı meşaleler... Trabzonspor-Fenerbahçe maçı dönüşü Fenerbahçe futbol takımı taraftarlarca karşılandı. 

Çağla Büyükakçay ve Şampiyonluğu







 Bu fotoğraf WTA'in resmi Instagram hesabından paylaşıldı. Çağla Büyükakçay kariyerinde ilk şampiyonluğunu İstanbul Cup'da kazandı. Başa alalım.

Yıllar önce başladı tenis sevgim, önce bahis yaptığım maçları izliyordum. Daha sonra Grand Slam gibi turnuvalar. Şimdi ise tv'nin verdiği tüm maçları neredeyse izlemeye çalışıyorum. Özellikle ilk 30 oynadığı zaman kaçırmak istemiyorum. Yazın gideceğim tatilde otelde kort olmasına dikkat ediyor, müsait olduğum zamanlar hâlâ tenis oynuyorum. Acayip keyifli. Öyle ''zengin sporu'' falan da değil. Bir raket alıyorsunuz sonra kort bulup oynuyorsunuz. Günümüzde halısaha gibi kiralanan -saati 20-30 TL- ya da çevrenizde sitelerin, okulların, üniversitelerin içinde ücretsiz girebileceğiniz kortlar mevcut. Yani raket aldığınız takdirde bir arkadaşınızı bulup rahatlıkla tenis oynama şansı yakalıyorsunuz. Zaten bir kere oynarsanız bir daha bırakamazsınız. Sürekli oyunun içinde olduğunuz için hem spor açısından, hem keyif açısından müthiş bir olay. Tenis oynayın, pişman olmazsınız.

Dönelim Çağla'ya. Çağla 1989 Adana doğumlu. 8 yaşında tenis oynamaya başladı. Annesinin büyük desteği ile İstanbul'a geldi ve tenis oynamaya devam etti. 12 yaşında şampiyonluklar kazandı, 14 yaşında Enka Spor'a girdi. 2009 yılında ITF turnuvası kazanan ilk kadın tenis oyuncusu oldu. 2014 yılında Malezya'da çeyrek finale çıkma başarısı gösterdi. Ve 2016'nın Nisan ayında WTA şampiyonu olarak Türk tenis tarihine geçmeyi başardı. Kariyerinde bu noktaya gelişi uzun ve zor oldu ancak buraya gelmesi bile başarıdır.

Çağla 26 yaşında, henüz kariyerinde tek bir Grand Slam ana tablo maçı yapmamış olması büyük eksiklik. Açıkcası Çağla'yı yıllardır izleyen biri olarak hatalarıyla ve oyundan kopmasıyla tanıdım. Müthiş vuruşlar yapıyor dediğim maçları bile bir anlık dağılma sonucu kaybediyor ve eleniyordu. Özellikle 2015'in Mart ile Ağustos ayları arasında 20 maçta 3 galibiyet almıştı. Üstelik bunu hep favori çıktığı maçlarda başardı. Ancak o günden sonra Ekim ayında Amerika'da başladığı yolculuktan sonra oynadığı 40 maçta 14 yenilgi aldı. Bir de WTA şampiyonluğu.

Çağla şimdi üzerinde daha büyük baskı ile beraber kortlara çıkacak. Roland Garros elemelerine katılacak, Wimbledon ve Amerika Açık'da ana tabloda yer alacak.

Çağla bundan sonra başardığı şeylerin tesadüf olmadığını kanıtlamak, tenisin çok uzaklarda görüldüğü bir ülkede çocukların tenise başlamasını sağlamak, kariyerini sonlandırdığında üzüntü yaşamamak için çok çalışmak ve bunları başarmak zorunda. Omuzlarındaki yük ağır ancak arkasındaki destek de çok büyük. Çağla için tenis kariyeri şimdi başlıyor...

Kocaelispor 3.Lig'de


Ve oldu. Kocaelispor 2 yıllık aranın ardından tekrardan profesyonel liglerde. Aslında kent inanmaya geçen sezon başladı. Kocaelispor için öncesinde işler kötü gidiyordu, maçlarına taraftar gitmiyor, kentte bir hava yoktu. Ancak geçen sezon ile beraber müthiş bir hava yakalandı kentte. Güzel bir kadro kuruldu, mücadele eden futbolcular. Sahasında dolu tribünler, iyi bir başkan, yönetim kurulu ile beraber hedef üst liglerdi.

Özellikle geçen sezon sahasında aldığı galibiyetler ile beraber son haftalara kadar 3.lig mücadelesi vermiş ancak Tekirdağspor deplasmanında kaybederek bu hayallere virgül koymuştu. 

Bu sezon ise çok daha kararlı, çok daha emin başladı. İç saha, deplasman farketmeden maçlarını kazanan bir Kocaelispor vardı. Çok da iyi oynuyordu. Tribüne gittiğimiz zaman ''Vay be ne güzel oynuyorlar.'' diyor, maç sonunda skor tabelasında genelde handikap oluyordu.

Sezonu lider tamamladıktan sonra bir diğer grubun 1.sırada yer alan takımı Sultangazispor ile beraber play-off maçı oynanacaktı.

Kocaeli şehri Eskişehir'e aktı, yüzlerce otobüs, araç ile beraber 10 binin üstünde taraftar. Stada giren kadar giremeyenlerin olduğunu da öğrendik.

Kocaelispor maçın başından sonuna kadar etkiliydi ve Sinan Pektemek ve kaptan Hamza Mutlu'nun golleriyle 2-0 kazanarak 3.lige merhaba dedi.

Artık iş daha zor. Ancak gerçekler var. Bahri Yavuz gibi çok başarılı bir başkan, Hodrimeydan taraftar grubu başta inanmış bir şehir, inanmış futbolcular. 

Kocaelispor için güzel günlerin başlangıcı olsun. Seneye hiç durmadan 2.lige çıkılırsa yeni stat bittiği zaman süper lig hayal olmaz. En azından Kocaelispor adı tüm Türkiye'de duyulmaya başlandı...


Torku Konyaspor 0 Fenerbahçe 3


Nereden geliyor bu güven bilmiyorum ama Konyaspor ile 100 maç yapalım, 98'ini kazanırız. Lig maçında aldığımız skorun tek nedeni takımın maça inanmamış olmasıydı. Kupada Volkan Şen, Nani ve Van Persie'nin golleriyle 0-3 yenerek final yolunda dev bir adım attık. Tarihte yerini aldı.

23 Nisan 2016 Cumartesi

Bugün Günlerden Kocaelispor


Türkiye Kupası zaferleri, ligde 5.büyük olarak adlandırmalar, Türkiye'ye deplasmanı getiren şehir şeklinde yorumlar, muhteşem taraftarlar, rekorlar, galibiyetler, efsane futbolcular, yıllar...

Kocaelispor küllerinden doğuyor. Son iki sezonu Amatör Lig'de geçiren, geçen sezon Tekirdağspor ile müthiş bir yarış içine giren ancak son haftalar geçilen Kocaelispor bu kez 3.lige çıkıp yükselişi başlatmak istiyor. 2008/2009 sezonunu 17.olarak bitiren ve Süper Lig'den düşen Kocaelispor, Amatör Lig'de 2015/2016 sezonunu 1.sırada bitirdi ve play-off oynamaya hak kazandı.

Eskişehir Atatürk Stadyumu'nda diğer grup birincisi Sultangazispor ile karşılaşacak ve kazanırsa 3.lige çıkacak. Mücadele saat 15:00'de başlayacak.

Kocaeli'den bu maç için yaklaşık 10 bin taraftar Eskişehir'e otobüsler, tren, özel araçlar ile gidiyor. 

Umarım galibiyet gelir ve Kocaelispor 3.lige çıkma başarısını gösterir. Kaybederse bir şansımız daha var ama onu hiç düşünmek bile istemiyoruz.

Başarılar Kocaelispor.




21 Nisan 2016 Perşembe

Fenerbahçe Final Four'da


Birinci maç sürklase, ikinci maç sürklase, üçüncü maç sürklase

Fenerbahçe erkek basketbol takımı geçen sezon Final Four'da kaybettiği Real Madrid'den rövanşı bu sene top 8'de oynadığı 3 maçta da fazlasıyla aldı ve üst üste ikinci kez Final Four'a kaldı.

Obradovic başta olmak üzere emeği geçen oyuncular, teknik ve idari kadro, taraftarlar, yönetim herkese sonsuz teşekkürler.

Armanın gururu olmayı sürdüren basketbol takımımız ile ne kadar gurur duysak az.

13 Mayıs'da Berlin'de Laboral ile oynuyoruz. 

Kupa gelirse çok güzel olacak ama gelmezse de bu takım armanın bu sezon gururu olmayı çoktan başardı.



Fenerbahçe 4 Mersin İdmanyurdu 1


Maçın üzerinden birkaç gün geçmesine rağmen ancak yeni bir şeyler yazabiliyorum. Statta olanları elimden geldiğince ve gözlemlediğimce yazmaya çalışacağım.

Öncelikle Fenerbahçe ligin belki de en kötü takımını beklendiği gibi çok rahat şekilde geçti ve şampiyonluk mücadelesine devam etti. Ancak oyundan ziyade bu maçta konuşulan başka şeyler ön plana çıktı.

Futbolcuların ıslıklanması, yuhalanması, geçmiş dönem futbolcularına ve teknik direktörlere tezahuratları, yönetim ile ilgili tezahuratlar maç boyunca devam etti.

Mesela herkesin ısrarla sorduğu ''Van Persie neden ıslıklandı?'' sorusuna cevap olarak insanlar ne der bilmem ama bunu yapanların ağırlıklı olarak maraton alt tribünü olduğunu söylemek istiyorum. İnsanlar ıslıklamak isterse ıslıklar. Mesela ''Ersun Yanal'' tezahuratlarının parayla satın alınmış bir grubun ya da kişinin başlattığını asla kabul etmem. Çünkü Maraton ve Okul Açık tribününde bulunan münferit Fenerbahçe taraftarları gayet protesto haklarını kullanarak bu tezahuratı yaptı. Bu doğru bir protesto şeklidir. Yanlış olan ise bu protesto anında ayağa kalkıp anında bu tezahuratı ıslıklayanlardır. Herkesin protesto hakkı var ancak özellikle Fenerium tribünü bunu kabul etmiyor. Bu saçmalık. Fenerbahçe için ayağa kalkmayan insanların böyle bir olayda ayağa kalkmasının elle tutulur bir yanı yok. Protesto yapanı ıslıklamak diye bir şey olamaz. Madem inanıyorsun, madem bunu kabul etmiyorsun, biz protesto yaparken sen o protesto yaptığımız isimlere tezahurat yapsaydın. Doğru ve olması gereken davranış şekli budur. 

Tepkinin hakkını Maraton tribünü verdi. Tribünlerin 1 numaralı grubu olduğunu söyleyen ve bana göre de öyle olan Genç Fenerbahçeliler'in protestolara katılmaması, protesto anında başka tezahurat yapması gecenin en üzücü detayıydı. Protesto edilmeyi hakedeni protesto edeceksin.

Biz Fenerbahçe formasını değil, Fenerbahçe formasının hakkını vermeyenleri ıslıklıyoruz. Islıklamaya devam edeceğiz. Bunu kabul etmemek, ''Fenerbahçe forması ıslıklanmaz'' demek çok yanlış bir düşüncedir. 

Aziz Yıldırım destekçileri ile Recep Tayyip Erdoğan destekçileri arasında pek fark kalmadı. İkisi de her şartta yanlışları bile savunabiliyor. Bunun ne kadar kötü bir şey olduğunun umarım bir gün farkına varırlar.

Gündüz maçları candır. Çektiğim fotoğrafta da görüldüğü gibi güneşin tribünlere vurması bile harika bir renk yaratıyor.

Golden sonra Vitor Pereira'ya koşan Robin van Persie'yi görünce sanki gol yemişiz gibi sinirlendim. Sezon boyunca anlaşmazlıklardan dolayı birbirlerine tavır alan insanların bizi kandırır gibi şov yapması gerçekten ucuz bir hareket.

Şampiyonluk yolunda mücadelemiz devam ediyor.

16 Nisan 2016 Cumartesi

Wild


Into The Wild filmini izlemiş ve acayip beğenmiş biriydim. Herhalde kendi yapamadığım şeyi başkalarının yapması hoşuma gidiyor. Orada olduğu gibi burada da her şeyi bırakarak müthiş bir yolculuğa çıkan birisi var. Orada başrol erkekti, burada kadın. Çok sevdiği annesinin ölümü sonrası uyuşturucu batağına saplanan, sürekli başka erkeklerle birlikte olan bir Cheryl var. Ancak tüm bunlara daha fazla devam etmez ve yolculuğa başlar. 

Çantasını hazırlama, taşıma sahneleri, çadır ile uğraştığı sahneler, yemek yerken yaşadığı zorluklar, su bulmak için yaptıkları, işler istediği gibi gittiğinde yaşadığı mutluluklar, keyif, ters gittiği zaman yaşadığı çaresizlik, hayal kırıklığı, bıkkınlık, belli noktalarda aldığı paketler, yardım sever insanların yardımları, yağmur, sıcak...

Film baştan sona insanı bağlıyor, hele bir müziği var. Acayip güzel. Hemen tıklayın. Bunun dışındaki müzikleri de güzel. Onları da dinleyin.

Reese Witherspoon müthiş oynamış. Into The Wild filminde sanki Emile Hirsch bu hikayeyi gerçekte yaşamış, biz onu izliyoruz gibi gelmişti. Burada da aynısı oldu. Sanki Reese Witherspoon gerçekten bu hikayeyi kendisi yaşamış. Ruh halini bize bu kadar iyi yansıttı.

Bu tarz biyografi filmlerinin % 90'ı güzel çıkıyor.

Filmin her anında insan Cheryl gibi bir yolculuğa çıkmak istiyor. Ama biz sadece düşünürüz, başkaları yapar. Biz de izler ''Vay be'' deriz.

Mutlaka izleyin, pişman olma şansınız yok.

Kobe'den Veda


Bu yazının şarkısı.

Öyle eskiden beri NBA takip eden birisi olmadım. Play-off dönemleri daha çok maç izlerdim. Ya da normal sezon güzel, iddialı veya yıldızların olduğu maç olursa ya da sevdiğim oyuncu olursa oturup izlerdim. Mesela Tracy McGrady'yi çok severdim ve onun için özellikle Houston döneminde çok NBA maçı takip etmişimdir. Öyle teknik taktik de çok takılmam. Sadece estetik basketbol oynadığını düşünür ve izlemekten büyük keyif alırdım. Kobe olayı ise daha farklı. Kobe'yi çevremizde daha çok duyuyorduk, sokakta daha çok Lakers ve Kobe ürünü görüyorduk. Yıllardır bir Kobe gerçeği ile büyüdük. 

Sanırım Kobe ile ilgili ilk düşüncem imkansız şutların girmesi ve onun oynadığı maçın sonucunun son saniyeye kadar bitmemiş olmasıdır. Gece maçları takip etmiyor, sabah siteleri açıyoruz. Kobe yine 50 atmış, bir yerden sonra şaşırmıyor sıradan geliyordu. Bir gün sonra son saniye üçlüğiü ile kazandırdığı bir maç daha. Hatta sabah kalktığımızda ''Kobe akşam 81 attı'' diye haber görüp şok oluyorduk. 

Kobe Perşembe sabahı Los Angeles Lakers ile son maçına çıktı. Özellikle saatimi kurup kalktım. Hatta ''Neden saat kurup bu maça kalktığımı bilmiyorum.'' şeklinde bir tweet atmıştım. Sanırım Kobe'yi düşündüğümden çok sevmiştim ya da bir şeyler olacağını hissetmiştim. Sayısız başarı ile geçen bir 20 yıl. Yüzükler, ödüller, rekorlar... Müthiş bir kariyer. Ve böyle bir kariyere sahip oyuncuya son maçında da efsane bir maç yakışırdı. Oturup maç öncesi senaryo yazsak ''Kobe çok oynasın, girmese bile çok şut atsın, maç son anlara kafaya kafaya girsin, Kobe'nin şutuyla Lakers kazansın'' şeklinde yazardık. Kobe çok oynadı, çok şut attı, maç kafa kafaya gitti, Lakers Kobe'nin son anlarda attığı şutlarla maçı kazandı. Hatta beklediğimizden de çok attı. 60 sayı. Film değildi bu. Gerçekti. Kobe Bryant son maçında da bir kez daha neden Kobe olduğunu milyonlarca insana gösterdi.

Basketbolu sevdiren adam diyorlar. Böyle adamlar özeldir. Ben basketbolu Kobe ile sevmedim. Ancak bu tarz oyuncuları çok sevdim. Mesela teniste çok oyuncu varken Federer hep kendini izletiyor. Çünkü her an herkesin yapamayacağı bir sayı alabilir. Ya da baskete dönersek Miami'de Wade, şu an Curry, ya da Panathinaikos forması giyen Diamantidis ya da futboldan özellikle Manchester United forması giyerken Ronaldo, Milan forması giyerken Kaka, Brezilya'lı Ronaldo'nun, Beckham'ın herhangi bir maçı, Messi'nin tüm maçları...Bu tarz isimlerin maçlarını takip eder keyif alırdım. Mesela Ronaldinho. En önemsiz maçında bile acaba ne yapar diye oturup maçlarını izliyordum. Kobe de özellikle son 8-9 sezon olmak üzere oturup izlediğim bir isimdi. Onun oynadığı her andan keyif alıyordum. Bize keyifli çok maç yaşattı. Bu saatten sonra artık izleyemeyeceğiz. Ancak öyle ''neden bıraktın'' şeklinde dramatize etmeyeceğim. Bırakması gerekiyordu ve bıraktı.

İşin özeti güzel adamdın Kobe. Keyif verdiğin her saniye için minnettarız.

15 Nisan 2016 Cuma

Fenerbahçe 68 Nadezhda Orenburg 74


Fenerbahçe kadın basketbol takımı bir kez daha Final Four'da kupaya ulaşmayı başaramadı. Bunu yazmak artık can sıkıyor ama meselenin başka boyutlarına bakalım.

Yıllardır normal sezon zaten kurduğun iyi kadroyla ve formanın ağırlığıyla buralarda rahat şekilde zorlanmadan oluyorsun ancak burada ne oluyorsa oluyor ve o kupa gelmiyor. Özellikle Galatasaray'a karşı kaybedilen kupadan sonra belki de tüm taraftarların ''olmayan ilgisini'' kestiği branş bu kez de kendi evinde kupaya ulaşamadı.

Tarihimizde daha önce 8 kere oynadığımız ve sadece 2 kere kaybettiğimiz Nadezhda karşısında bile maç boyunca etkisiz olup farkla maçı kaybediyoruz.

Kurulan kadro falan çok detaylı bilgim yok. Ara ara FB Tv'de ya da TRT Avaz falan veriyor denk geldiğimde maçları izliyorum. Sırf Fenerbahçe diye. Kazandığında ya da kaybettiğimde herhangi bir değişiklik olmuyor. Zaten şubeye Caferağa'dan gittiğinden beri destek falan verdiğim yok. Caferağa'ya Galatasaray maçlarına, avrupa maçlarına ya da Fenerbahçe futbol takımı ile aynı gün olduğunda gidiyorduk. Destekliyorduk.

Şubede yaşanan skandalları da duyuyoruz. Hamile kalan oyuncular, menejer Didem Akın'ın başarısızlığı falan bahsedilen konular. Ciddi skandallar varmış. Çok hakim olmadığımızdan geçiyorum.

Bu şube neden bir türlü o kupaya ulaşamıyor? Burada suçlu kim? İstifa ya da görevden alma var mı? Bir takımın bu kadar başarısız olduğu yerde herkesin hiçbir şey olmamış gibi görevine devam etmesi normal mi?

''Fenerbahçe kadın basketbol takımı kapatılsın'' demek şımarıklık. Çözüm önerirsen oturur herkes dinler. Caferağa'ya dönsünler de, bütçe ayrılmasın de, gençlerle devam etsinler de, sadece yerli oyuncular oynasın de ama kapatılsın deme. Zaten sen bu şubenin açık ya da kapalı kalmasına karar verecek kişi değilsin.

Bu şubenin yıllardır Caferağa günlerinde olmak üzere ve hatta yeni salonda da kemik bir taraftar kitlesi var. Her maça geliyorlar, o takımı destekliyorlar. Onlar kapatılsın derse kapatılsın. Bu takım milyonlarca Fenerbahçelinin takımı falan değil. Bu takım benim de takımım değil. Bu takım o taraftarların takımı. Bu takımın en kötü gününde de, en iyi gününde de yanlarındaydılar ve sen twitter'da, facebook'da ''artık takip etmiyorum'' şovu yaparken bu adamlar yarın yine play-off serisinde maça gidecek bu takımı alkışlayacaklar.

Aziz Yıldırım'a da ayıp ediyorlar. Aziz Yıldırım'ı eleştirecek bir çok şey söyleyebilirsiniz ama bu takım için yıllardır çaba harcadığını, para aktardığını, harcama yaptığını birazcık ilgili olan herkes bilir. Bu oyuncular Aziz Yıldırım'a ihanet ediyorlar.

İşin sonucu ne olur. Favori durumda olduğumuz ligde şampiyonluk gelirse hiçbir şey değişmez. Zaten bu takım hep o başarıyı tekrarlıyor. Artık bu Caferağa kemik kadrosu ve Aziz Yıldırım avrupadan kupa gelmesini bekliyor. Bunun için de her türlü yaptırım uygulanabilir.

Uzaktan zaten takip etmediğin branş hakkında ''Artık takip etmiyorum. Gs'ye kaybettikten sonra bitti bu takım.'' şovu yapmak da ''kapatılsın'' demek de ucuz şeyler.

Kısacası ben çözüm istiyorum. Fenerbahçe logosunun düzgün yönetilerek başarıya ulaşmasını istiyorum. Umarım gereken adımlar atılır. 

Tarihi Maç


Çok acayip bir maçtı be... Liverpool için 2.İstanbul zaferi.

Fenerbahçe 100 Real Madrid 78


Aslında üzerine ne kadar güzel şey yazsak az kalır. Mücadelenin 40 dakikası boyunca hava atışı anı haricinde önde olan bir Fenerbahçe var, mücadele boyunca neredeyse farkı 20'nin altına düşürmeyen bir Fenerbahçe var, Real Madrid karşısında 100 sayı bulan bir Fenerbahçe var, ilk yarı Real Madrid'i 29 sayıda tutan bir Fenerbahçe var, ilk yarı Real Madrid'e 54 sayı atan bir Fenerbahçe var, % 65 ile ikilik, % 42 ile üçlük, % 80 ile serbest atış yüzdesi yakalayan bir Fenerbaheç var, ribaundlarda 25'e  20, asistler 14'e 8, top çalma 3'e 0, blok 3'e 0 istatistikleri yakalayan bir Fenerbahçe var.

Böyle istatistiklerin yakalandığı ve 100 sayının atıldığı bir maç sonrası ne kadar güzel şey söylesek az kalıyor. 

Sarı Tribün dedik. Bugün nesine.com'un da katkısıyla -5000 sarı t-shirt dağıttılar- ilk maça oranla çok daha iyi bir tribün vardı. Yine maçın içindeydiler yine galibiyete katkı sağladılar.

Fark 28'den 24'e düşünce mola alan bir Fenerbahçe.


Tribün grubuna ihtiyaç duymadan bir atmosfer ne kadar mükemmel olabilirse o kadar mükemmel atmosfer yarattık.

Sarı Tribün ekolü öncelikle basketbol salonuna ardından tüm branşlara yerleşsin. Çok güzel atmosfer oluyor. 

Koreografi, sarı tribün, atmosfer konusunda emeği geçen herkese teşekkürler.

Güzel koreografi.


İlk maçın ardından bu maç yine Kalinic 17 sayı, Udoh 18 sayı, Bogdanovic 16 sayı, Dixon 14 sayı, Datome 12 sayı ile skora katkı yapanlar oldu.

Maç sonrası Melih'in tüm salona karşı tezahuratı. Bu dünyayı yakarız sizin için, şampiyonluk gelince...

Obradovic.

Serinin 3.maçı Salı günü 21:45'de henüz tarihimiz boyunca galibiyet çıkaramadığımız Madrid'de. 

Şöyle 2...

14 Nisan 2016 Perşembe

Galatasaray 0 Fenerbahçe 0


Daha çok kazanmak istediğin maçı kazanamıyorsak bu hiçbir anlam ifade etmiyor. Son 15 yılın belki de en kötü Galatasaray'ını böyle bulmuşken, şampiyonluktaki rakibin Beşiktaş maçını kazanmışken, iki haftadır puan kaybederken bu maçın sonucunda 3 puan dışında hiçbir durum bize yaramıyordu.

Vitor Pereira maç sonu açıklamasında ''Kazanmayı isteyen taraf bizdik.'' açıklaması yapmasına rağmen takımın kazanamamasında ciddi yanlışları var. Özellikle son 5 hafta olduğu gibi bu hafta da oyuncu değişiklikleri konusunda direkt hatalıydı. Gol atmamız gereken yerde hiçbir şey yapmayan Josef ve Nani gibi isimleri oyunda tutup, Volkan ve Alper gibi daha istekli futbolcuları çıkarmak direkt bizi maçtan kopardı.

Maç boyunca gol yollarından etkisiz bir Fenerbahçe olması ise sadece şanssızlık ile açıklanamaz.

Tarihin en kötü Galatasaray'larından birisine puan vererek belki de şampiyonluğa bu kez kesin olarak veda ettik. 

Yarış matematiksel olarak devam ediyor ancak ne hoca, ne futbolcular ne de camia şampiyonluğa inanmıyor. İnşallah bir mucize olur ve işler bizim lehimize döner.

Bu arada bu sezon şampiyonluk kaçarsa herkes suçlu ancak en suçlu tepedeki isim. Umarım kararlar bu yönde alınır.

13 Nisan 2016 Çarşamba

Fenerbahçe 75 Real Madrid 69


Mücadelenin ilk saniyesinden son saniyesine kadar mücadeleyi bırakmayan, saha içinde Obradovic gibi bir ismin tüm isteklerini sahaya yansıtan, Real Madrid'in üzerine kabus gibi çöken bir Fenerbahçe vardı.

Sezon boyunca görmediğimiz ilk 5'le bile Real Madrid karşısında üstün olan Fenerbahçe, sezon boyunca pek katkı alamadığımız Kalinic ve Kostas'dan bile katkı alarak maçı kazanmayı başardı.

Mücadelenin başında Bogdanovic, kritik yerlerde attığı sayılarla Antic, müthiş bir tecrübe ile yine kritik yerde yaptıklarıyla Sloukas, savunmada en ihtiyacımız duyduğu anlarda Udoh başta takım halinde müthiş bir Fenerbahçe izledik.

İlk yarı 29 sayıda tuttuk Real Madrid'i. Bu sezon 25.maçında attıkları en düşük 2.sayı. Daha önce Barcelona deplasmanında 28 sayıda kalmışlardı.

Sezon boyunca ağırlıklı olarak asistler üzerinden oynayan Real Madrid mücadeleyi 10 asist ile tamamladı.

Avrupanın en iyi şutörlerinin olduğu Real Madrid mücadeleyi 8/34 üçlük ile tamamladı.

Günler öncesinden mücadeleye sarı giyerek gelin denilmesine rağmen televizyondan gördüğümüz kadarıyla kırmızı t-shirt, pembe-beyaz t-shirt ile beraber gelenler vardı. Bunun cidden bilerek yapıldığını düşünüyorum. İnat uğruna. Onun dışında tribünler beklediğimden çok daha fazla sarıydı.

Pota Arkası. Özellikle pota arkası ile ilgili söyleyeceklerim var. Maç boyunca müthiş bir katkı verdiklerini düşünüyorum, Real Madrid benchinin hemen yanındaydılar, müthiş bir etki yaptılar. Real Madrid serbest atışları anında bile kaldırdıkları parlak kartonlar bile önemli bir detaydı. Güzel çabaydı. Hatta bundan sonra Perşembe belki de Euroleague'de bu sezon oynayacağımız son maçımızda zaten iyi olacaklarından şüphem yok ancak özellikle seneye yönetim ile iş birliği içinde olarak o tribünün herhangi bir tribün grubuna üye olmayan bu tarz taraftarlardan oluşması salon atmosferine ciddi katkı sağlar. Ve belki de bu sarı tribün olayı bu maçla beraber başlayıp bundan sonra her maçta artarak devam eder.

Obradovic ile ilgili İsmail Şenol'un maç yazısında söylediği ''Onu öngörmek mümkün değil, sadece yaptıklarını analiz edebilirsiniz. '' sözü de her şeyi özetliyor.

Serinin ikinci maçı Perşembe günü 20:45'de yine Ülker Arena'da.

Yazıyı da bitirelim.

Şöyle 1...

X Faktör


Basketbol ya da herhangi bir sporda maç öncesi kağıt üstünde bir çok analiz yaparsın. Şöyle oynarsak kazanırız falan dersin. Ancak neredeyse hiç kimsenin kafasında oynadığı maç kadrosunda düşünmediği ya da en azından daha az düşündüğü isimler vardır. Bu isimler sanki tüm sezon böyle oynamış gibi çıkar, asist yapar, sayı atar ve sana maçı kazandırır.

Kostas Sloukas bu akşam Fenerbahçe'lilerin kafasında olmayan bir isimdi. Ancak öyle bir performans gösterdi ki, mücadelenin Fenerbahçe adına X faktörü oldu. Real Madrid cephesinin bile Kostas'ı düşündüğünü sanmıyorum.

Kostas Sloukas, 20:33', 6/7 iki sayılık, 1/1 üç sayılık, 2/2 serbest atış ile 17 sayı ile Fenerbahçe'nin 75-69 kazanarak 1-0 öne geçtiği mücadelenin X faktörü oldu.

12 Nisan 2016 Salı

In Bruges


Collin Farrell'in müthiş oyunculuğu -üzerine paragraf yazılır o derece-, Clemence Poesy'nin güzelliği, kanallar, mimarisi bozulmayan tarihi binalar, köprüler ile beraber müthiş Brugge şehri, güzel senaryosu, kurgusu, iyi oyunculukları, harika müzikleri ile beraber mutlaka seyretmeniz gereken bir film. Film belgesel tadında başlayıp sonlara doğru insanı ekrana hapsediyor.

Film sonrası Brugge şehrine gitme isteğiniz olursa filmi beğendiniz demektir.

10 Nisan 2016 Pazar

Konyaspor 2 Fenerbahçe 1


İlk 11'de sahaya çıkan; Volkan, Kjaer, Alves, Josef, Diego, Fernandao, Hasan, Volkan, Nani, Mehmet ve Gökhan Gönül,

Sonradan oyuna giren Ozan, Alper ve Caner,

Teknik direktörümüz Vitor Pereira,

Kulüp başkanı Aziz Yıldırım ve yönetim kurulu.


Biz taraftarların abartmıyorum aylar öncesinden düşündüğü bir maçtı bu, maçı kafamızda oynuyorduk. Konyaspor deplasmanı zor olur, kazanmak önemli diyorduk. Bu yüzden yukarıda adını yazdığım isimlerin de bizim kadar önem vermesini, bir şeyler yapmasını, mücadele etmesini ve buradan galibiyeti -iyi de bir oyunla- alıp dönmelerini istiyorduk.

Beklediğimiz hiçbir şey gerçekleşmedi ve çok üzüldüm. Ancak hayal kırıklığı daha fazla. Futbolcuların geçen hafta Beşiktaş'ın da kaybetmesiyle beraber iplerin elimize geçtiği bir durumda ''Ya beyler 8 maçı da kazanırsak şampiyon oluyoruz, ona göre herkes bir koşacağına 3 koşsun, sezon sonunu 1.sırada bitirelim.'' tarzında bir düşünce içine girmesini ve milyonlarca Fenerbahçe taraftarını mutlu etmesini beklerdim.

Bugün mücadelenin ilk dakikasından son dakikasına kadar yeteri kadar iyi olmayan futbolcular, oldukça kötü değişiklikler yapan ve maça yeteri kadar iyi hazırlanmadığını düşündüğüm Vitor Pereira, genel anlamda futbol takımına konsantre olmak yerine yok Fenerbahçe evleri, yok Fenerbahçe üniversitesi uğraşan Aziz Yıldırım ve yönetimi bu işin suçlusudur.

Yıllardır geldiğimiz şu noktada ''ehehe ehehe Beşiktaş da yine 3.olacak'' denilen bir noktada çıkıp da ''Ne yani siz de hep ikincisiniz'' denilmesine kızmayacaksınız, bu kadar güçlü bir camianın, bu kadar taraftarı olan bir camianın, karda, kışta takımını yalnız bırakmayan taraftarların daha fazla üzülmemesi için elinizden geleni yapacaksınız, yapmak zorundasınız.

9 Nisan 2016 Cumartesi

İnandık Size Bu Sene


İnandık size bu sene, görmek isteriz şampiyonluklar içinde, şampiyon olunca tüm Türkiye, inleyecek en büyük Kanarya diye.

Son 8 hafta...